3 Mart 2014 Pazartesi

Yunan Mitolojisinin Doğuşu Homeros ve Hesiodos

      

Mitoloji deyince ilk akla gelen hep Yunan ve Roma mitolojileridir. Ancak her köklü ulusun birer mitolojisi vardır.Tüm bu mitolojiler üç ana tema işlerler Bunlar; Yaradılış, Türeyiş, Tanrıların Doğuşu Yunan ve Roma mitolojilerinde tanrı betimlemesinin en önemli özelliği insan biçiminde gösterilmeleridir.Yunan mitosunun yazıya geçirilmesi Homeros ve Hesiodos’la başlar, ancak daha sonra Homeros ve Hesiodos’un yarattıkları tanrı soylarına ve efsanelere eklemeler ve katkılar yapılır. Yunan mitolojisi MÖ 700 yıllarında tam olarak gelişmiştir. Yunan tanrıları hem görünüş hem de karakter olarak insanlara benzer. İnsanlardan farklı olan yönleri ölümsüz olmaları ve özel besinlerle (ambrosia ve nektar) beslenmeleridir.

Homeros

Grek mitolojisinin en önemli kaynağıdır. Homeros’un hakkındaki bilgilerimiz bugün bile hala çok eksiktir. Nerede doğduğu ve yaşadığı konusunda pek çok kitap ve makale yazılmıştır. Ancak bu bilgilerin birbiri ile örtüşmediği de görülmektedir. Homeros’a atfedilen iki eser İliada ve Odysseia’dır. Her iki eserinde de kendisi ile ilgili hiçbir bilgiyi bulamıyoruz. Homeros’un MÖ 850 yılları civarında yaşadığı ve İzmirli olduğu en çok kabul edilen bilgidir. Yani Homeros’un yurdunun Batı Anadolu’da Ionia bölgesinde İzmir (Smyrna) olduğu genellikle kabul görmektedir. Homeros sözlü geleneği sürdüren bir ozandı. Hem İliada hem de Odysseia sözlü geleneğin ürünleridir ve yazıya geçirilmeleri İlk Çağ’da 
Yunanistan’da olmuştur. İliada Homeros’un Yunanca İlias adını taşıyan destanı, İlion ya da Troya olarak adlandırılan kentin destanıdır. Destanın konusu Homeros’un yaşadığı kabul edilen tarihten yaklaşık 400 yıl önce yapıldığı kabul edilen, Tunç Çağı’nın sonlarında Akhalar ile Troyalılar arasında geçen Troya savaşıdır. Ancak bu destanda savaşın çok kısa bir bölümü anlatılır. Savaş, Troya’lı Paris’in Miken Kralı Agamemnon’un kardeşi Sparta kralı Menelaos’un karısı Helene’ye aşık olup, onu Troya’ya kaçırması nedeniyle çıkmıştır.Bu olay üzerine Menelaos ve Agamemnon ile birlikte Akha ordusu Troya seferine çıkar. Savaş bir türlü sonuçlanmayınca Akhalılar tahta at hilesine başvururlar. Tahta at içinde Trya’ya giren Akha askerleri kenti talan edip, erkekleri öldürür, kadınları da esir alır. Bu destanda anlatılan mitolojik öyküdür. Troya savaşının bugün kabul edilen gerçek nedeni ise Anadolu’nun zengin maden yataklarının olması ve ticaret açısından büyük öneme sahip olan Boğazlara Akhalılar’ın sahip olmak istemeleridir. İliada 24 bölüm ve yaklaşık 16.000 dizeden oluşur. 10 yıl süren Troya savaşının sadece 51 günlük bölümünü kapsamaktadır destan. Makedonya’lı Büyük İskender’in İliada destanını yanından hiç ayırmadığı ve her zaman Akhilleus’a özendiği de bilinir. Odysseia ise Ithake kralı Odysseus’un serüvenlerinin anlatıldığı bir destandır. Bu destan da 24 bölümden oluşur. Odysseus’un Troya’dan ülkesi İthake’ya dönüş yolculuğu anlatılır. 

Hesiodos 

Grek mitolojisi hakkındaki ikinci büyük kaynak MÖ 8. Yüzyılda yaşamış olan Hesiodos’tur. Hesiodos’da Ionialıdır. Günümüzdeki Foça (Phokaia)’nın kuzeydoğusundaki Kyme şehrinde doğmuştur. 
Babası tarım işleriyle uğraşan çiftçidir. Doğduğu şehirden Yunanistan’a, Boiotia’ya göç etmiştir. İşler ve Günler (Erga Kai Homerai) ve Tanrıların Yaratılışı (Theogonia) adlı iki önemli yapıtı vardır. Boiotia’daki Helikan Dağının doğusunda Askra’da yaşamıştır. Dor ve Aiolya etkilerinde, İonia lehçesi ile yazdığı eseri 1022 heksametron dizeden oluşur. Homeros ile Hesiodos’u karşılaştırdığımızda birbirlerine benzemedikleri dikkatimizi çeker. Homeros kaynak yapıtlarında bize adını bile vermezken Hesiodos her iki yapıtında da adını verir, kendinden söz eder, akrabalarını, kentini belirtir, günlük yaşamla ilgili önemli bilgiler aktarır.Theogonia; Arkaik Dönem’in yazınsal kaynakları arasında tutarlı bir gelişme göstererek evrenin doğuşunu açıklayan yapıttır. Hesidos’un bu eserinde geçen bazı tanrılar Ege Bölgesi’nde öteden beri bilinen tanrılardır. Bazıları ise Dorlar tarafından Yunanistan’a getirilmiştir. 
Bu iki Mitologya yazarı dışında, MÖ 7. Yüzyılda Lesbos (Midilli) adasında yaşamış olan Sappho, 
Pindaros (MÖ 518-446), Kallimakhos (MÖ 310-240) ve Theokritos (MÖ 3.yy. başları) Yunan mitoslarını 
işleyen Yunan şairleridir. MÖ 5. Yüzyılda yaşamış olan üç büyük tragedya yazarı Aiskylos, Sophokles ve 
Euripides ile komedya türünde yazan Aristophanesde mitolojik konuları ele almışlardır. Ayrıca Herodot ve Eflatun (Platon)’u da saymak gerekir. Teokritos’un çağdaşı olan Bion ve Moskhos (MS .3.yy.) Rhodoslu Apollonios mitologya ile ilgilenmişlerdir. MS 2. Yy. Apuleius ve Lukianos’un mitoloji bakımından önemi büyüktür. Pausanias MS 2. yy da gezip gördüğü yerlerle ilgili öyküleri kentlerin kuruluş efsaneleriyle anlatmıştır. 




1 Mart 2014 Cumartesi

Mitoloji Nedir ? Nerede Doğmuştur ?

Eski Yunan dilinde söylenen veya duyulan söz anlamında kullanılan mitos sözcüğü mit, masal, efsane, öykü anlamını taşır.Yunanlılar bir tekerleği yuvarlamakla ay ve güneşin yeniden doğduğuna inanırlardı. Zamanla birçok insanın katılımıyla daha karmaşık ve uzun hikâyeler ortaya çıktı. Bazı kadın ve erkek oyuncular bu hikâyeleri canlandırmaya başladılar. Bu mitler zamanla genişleyerek ve doğaüstü nitelik kazanıp efsaneleşerek mitolojilere dönüştü.Mitolojilerin en önemli özelliği dinden ve inançtan kaynaklanmasıdır. Sözlü mitolojiler nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar gelebilmiştir. Ancak bunların aslını birebir yansıttığını söylemek çok doğru değildir. Yazılı mitolojilere ise Çin ve Yunan kaynaklarında rastlanır. Mitolojilerin konusu tarihin karanlık dönemlerinde yaşanmış ve olağanüstü motiflerle işlenmiş olaylar oluşturur. Bunun için mitolojilerin kahramanları daha çok putperestlik devirlerinin kahramanlarıdır.Eski Yunanlılar gökyüzünde atlı abrasını süren Güneş Tanrısı Helios’un öyküsünü anlatırlardı. Eski Çinlilerde Güneş’in bir atlı araba sürdüklerine inanırlardı. Oysa Meksika’da yaşamış olan Azteklerin bu konudaki düşünceleri daha değişikti. Nanahuatzin adlı bir tanrının dünyaya ışık getirebilmek için kendisini ateşe atarak kurban ettiğini ve böylece güneşe dönüştüğü söylenir. Mitolojiler her nesnede var olduğu sanılan sihirli ruhlardan doğmuştur. Daha sonraları tanrıları kendilerine benzeyen varlıklar olarak görmeye başladılar.
İlk tanrılar büyük olasılıkla gök gürültüsü ve şimşek gibi insanların anlayamadığı ve korktukları doğa olaylarıydı. Yunan-Roma-İskandinav gibi ülkelerde en güçlü Tanrı’nın Gök Tanrı olması bundandır.Dünyanın nasıl oluştuğu, insan soyunun nereden geldiği gibi soruları yanıtlamaya çalışan öykülere yaratılış mitolojisi yani kozmogoni denir. Bunlara değişik mitolojilerde büyük farklılıklar gösterir. Örneğin M.Ö. 700’de yazılmış bir Hint efsanesine göre evren ilk önce erkek biçiminde ortaya çıkmıştır. Daha sonra yalnızlık duygusundan dolayı 2’ye bölünmüş ve bir erkek ve bir kadın haline gelmiştir. Onların birleşmesinden insan ırkı doğmuştur. Daha sonra bunlar sırayla inek ve öküz, koyun ve koç, kısrak ve at gibi çeşitli
hayvan türlerinin doğmasını sağlamıştır.Kuzey Avrupa’nın soğuk ikliminde yaşayan insanların yeryüzünde var olan ilk şeyin sis olduğunu düşünmeleri doğaldır. Sis 12 ırmaktan akmış ve dünyanın sonsuz boşluğunu buz katmanlarıyla doldurarak donmuştu. Sonra güneyden gelen ılık bir rüzgâr buzları eritti. Yükselen buhar bulutlarından 2 yaratık çıktı. Ayaz devi Aurgelmir ve inek Auduma. Auduma buzdan sisi yalayarak beslendi, buzu yaladıkça adama benzeyen bir şekil ortaya çıktı. Bu ilk Tanrı Buri idi.